11 Aralık 2005 Pazar
vakond
Have you ever seen a mole? Few times I did, our cat used to hunt and bring in the front of our door, "A gift to you!!" he would say I guess :-) This came to my mind now because a friend told me he that he is blind. Not in the physical way we might think, but on the spiritual level, a blindness that keeps us away from seeing ourselves, others and also God. A blindness that makes us appear heartless.
A mole usually spends her time underground, digging earth with great determination. She uses her hands, legs, body in full strength and opens varieties of tunnels. Her mind and intelligence is very sharp on all underground duties and for all these, she needs no eyes to see. But then, for the most vital necessity of food, she uses a completely another kind of sense organ which has nothing to do with touching, the nose. And in some species, this nose is so delicate, it is nearly non-different then a flower.
So, what I am saying here? It is true that no matter how much we endeavor to see our hearts, others hearts and Krishna's heart, somehow we are like a small mole, more or less blind. Yet, we have all the equipment to make ourselves a little comfortable. And how delicate our nose is depends on our freewill and our eagerness to taste better food. Every intelligent person can see that spiritual tastes are pretty well higher then the material ones which bring only temporary happiness. So when we make our choice towards more spiritual understanding, we can not be satisfied with the bugs we catch here and there on earth. . . we start to take a deep breath and smell around. We dig a hole up the tunnel and courageously face the sun. So by using our nose intelligently, we gradually "see" around, "see" all hearts.
Maybe the hardest side of this endeavor is to be courageous. How else could we see a mole if cats werent hunting? They dont walk around much... Similarly, we dont like to keep our hearts open. Just like that mole with a flower like "star nose" in picture, wont let that star open all time. We are afraid of being misunderstood or hurt, we rather "protect" that nose then taking risks... but soon, in such attitute, we ourselves get unhappy. Why? Our nature is such that we can only be really happy if we share our hearts.
This is so much important that the great spiritual teacher, Srila Rupa Goswami indicates in his Sri Upadesamrta, guhyam akhyati prcchati; revealing one's mind in confidence. Somehow or other, in different levels due to different circumstances, if we try to always give our hearts a space "to live," then we will be always smiling. How can this be? Heart represents the seat where your very self, individual soul is sitting and next to her is the presence of conscience or technically, the supersoul, paramatma. So the more we give space to our soul, the more she can smell and talk with paramatma, naturally bringing the ability to see others hearts, as paramatma is conscious of all. Our advancement in seeing hearts depends on our attitude. We do have strong arms due to continiously opening tunnels and digging. . . but dont get illusioned and hold your heart tight. Let your confidence grow in her, she will blossom and show you great tastes.
Siz hiç bir köstebek gördünüz mü? Ben bir iki defa gördüm, kedimiz avlardı ve kapımızın önüne getirirdi, "Al sana bir hediye!" derdi sanırım :-) Bu şimdi aklıma geldi çünkü bir arkadaşım bana kör olduğunu söyledi. Düşünebileceğimiz gibi fiziksel anlamda değil, ama ruhsal seviyede, bizi kendimizden, başkalarından ve Tanrı'dan uzak tutan bir körlük. Bizleri kalpsiz gösteren bir körlük.
Köstebek genelde zamanını toprağı büyük kararlılıkla kazarak yeraltında geçirir. Ellerini, ayaklarını ve tüm bedenini tüm gücüyle kullanarak çeşitli tüneller açar. Aklı ve zekası tüm yeraltı hizmetlerinde çok keskindir ve bütün bunlar için görecek gözlere ihtiyacı yoktur. Ama, yaşamsal ihtiyaç olan yiyeceğe gelince, dokunmayla hiç ilgisi olmayan, tamamıyla başka bir duyu organını kullanır, burun. Ve bazı türlerde bu burun öylesine narindir ki, neredeyse bir çiçekten farkı yoktur.
Peki ben ne söylüyorum? Her ne kadar kalbimizi, başkalarının kalplerini ve Krişna'nın kalbini görmeye çalışalım, şöyle ya da böyle küçük bir köstebek gibiyiz, az ya da çok kör. Yine de, kendimizi biraz rahat ettirecek malzememiz var. Burnumuzun ne kadar narin olduğu kendi hür irademize ve daha iyi yiyecekleri tatmaya duyduğumuz gayretimize dayanır. Her zeki kişi ruhsal tatların sadece geçici mutluluk veren maddi tatlardan oldukça çok yüksekte olduğunu görebilir. Öyleyse, ruhsal anlayış yolunda seçimimizi yaparken toprakta şurda burda yakaladığımız böcekler bizleri tatmin etmez. Tünelin yukarısına doğru bir delik kazarız ve cesaretle güneşle yüzleşiriz. Yani, burnumuzu zekice kullanarak, yavaş yavaş çevremizi "görürüz," tüm kalpleri "görürüz."
Belki de, bu çabanın en güç yanı cesaretli olmak. Kediler avlamasaydı köstebeği nasıl görebilirdik? Pek etrafta yürümezler... Benzer şekilde, bizler de kalplerimizi açık tutmayı sevmiyoruz. Aynen resimdeki çiçeğe benzer "yıldız burun" köstebeğin yıldızını her zaman açık tutmaması gibi. Yanlış anlaşılmaktan ya da incinmekten korkuyoruz, risk alacağımıza o burnu "korumayı" yeğliyoruz. . . ama bu tavırla, çok kısa sürede kendimiz mutsuz oluyoruz. Neden? Doğamız şu ki, gerçek mutluluğa kalplerimizi paylaşabilirsek ulaşabiliyoruz.
Bu öylesine önemli ki, büyük manevi öğretmen Srila Rupa Goswami, Sri Upadesamrta'sında ifade eder, guhyam akhyati prcchati; güvenle aklımızı açmamız. Şöyle ya da böyle, değişik koşullar nedeniyle değişik seviyelerde, kalplerimize "yaşayabileceği" yeri daima vermeye çalışırsak, o zaman daima gülümseyeceğiz. Bu nasıl olacak? Kalp sizin kendi bireysel ruhunuzun oturduğu koltuğu sembolize eder ve onun yanında vicdan vardır, ya da teknik olarak, üstün ruh, paramatma. Yani ruhumuza biz daha çok yer verdikçe, o daha çok koklayabilir ve doğal olarak başkalarının kalplerini görebilme kabiliyetini getiren paramatma ile konuşabilir, çünkü paramatma herkesin bilincindedir. Kalpleri görebilmedeki ilerleyişimiz kendi tavrımıza bağlıdır. Devamlı olarak tünel açtığımızdan ve kazdığımızdan kuvvetli kollarımız var. . . ama yanılsayıp da kalbinizi sıkı tutmayın. Ona olan güveninizin gelişmesine izin verin, çiçek açacak ve size müthiş tatlar gösterecektir.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder